Uydurma Hadisler 4

79. Nebî olduğumda ne Âdem ne su ne de çamur vardı.

( آنت نبيا ولا آدم ولا ماء ولا طين )

Hadis uydurmadır.

es-Suyûtî165[165]    bunun   ve   bir   önceki   rivâyetin   de   uydurma   olduğunu   İbn Teymiyye’den nakleder ve ona katılır. İbn Teymiyye, 166[166]  el-Bekrî’ye olan reddiyesinde şöyle der: «  Naklen  ve  aklen  aslı  yoktur,  hiç  bir  muhaddis  bu  rivâyeti  zikretmemiştir. Manası   da  bâtıldır. Çünkü  Âdem  (a.s.)  su  ile  çamur  arasında  hiç  bir  zaman olmamıştır.  Çamur,  su  ve  topraktan  oluşur. Âdem ise,  (o  anda)  ruh  ve  cesed arasındaydı. Bu   dalâlet   ehlî,   Nebî   (s.a.s.)’in   o   zaman   var   olduğunu   ve   zatının   diğer zevatlardan  önce  yaratıldığını  zannederek  uydurma  hadisleri  delil  olarak  getirirler. Örneğin, Peygamber (s.a.s.)’in arşın etrafında bir nur olduğu rivâyetinde olduğu gibi,  o şöyle der: « Ey Cibrîl! Ben işte o nur idim.»! Bazıları   da,   Nebî   (s.a.s.)’in,   Cebrâîl   ona   Kur’an’ı   getirmeden   önce   onu ezberlediğini iddia ederler. »

İbn Teymiyye, « Âdem ise, ruh ve cesed   arasındaydı » sözüyle hadisin sahih olan şeklinin bu lafızla olduğuna işaret eder. Hadisin lafzı şöyledir: (Âdem ruh ile cesed arasındayken ben Nebîydim.) Bu hadisin isnâdı sahihtir167[167].

 

80. Kuyruk ol, sakın baş olma.

( آن ذنبا ولا تكن رأسا )

Bu sözün aslı yoktur.

Es-Sehâvî168[168]   bu  sözün  İbrâhim  b.  Edhem’e  ait  olduğunu  ve  bu  sözü  bazı arkadaşlarına tavsiye ettiğini ifâde eder.

 

81. Her kim müslümanların işiyle ilgilenmez ise, onlardan değildir....169[169]

( من لم يهتم بأمر المسلمين، فليس منهم )

Bu hadis zayıftır.

Râvilerinden olan Abdullâh b. Ebî Cafer ve babası zayıftırlar. Hadis  değişik  lafızlarla  da  gelmiştir,  ancak  senedleri      ya  uydurma  ya  da  çok zayıftır.

 

82. Dâvud Aleyhisselâm’ın günahı bakmaktı.170[170]

( آان خطيئة داود عليه السلام النظر )

Bu hadis uydurmadır.

İbn Salâh Müşkil el-Vasît’te bu hadisîn aslının olmadığını belirtir. Bu hükme ez-Zerkeşi, es-Suyutî ve İbn Arrak’ta katılır.

Dâvud  (a.s.)’ın     bir  askerin  ailesine  bakarak  fitneye  düşmesi  rivâyeti  meşhur olup, Peygamberlerin kıssaları ile ilgili kitablar ve bazı tefsir kitablarına girmiştir. Aklı başında olan bir müslüman bu kıssanın bâtıl olduğunda şüpheye düşmez. Çünkü bu kıssada o kadınla evlenmek için kocasını öldürme girişimi gibi Peygamberlerin (aleyhimus-selâm) makamlarına yakışmayan işlerin bir Peygambere atfedilmesi vardır. Daha uzunca gelen başka bir rivâyette; (Nebî olan Dâvud Aleyhisselâm kadına bakıp ona meyledince ...)171[171] Peygamber  (s.a.s.)’e  ref  edilen  bu  bâtıl  rivâyeti,  el-Kurtubî172[172]    tefsirinde zikrederek  bâtıl  olduğunu  söyler.  Aynı  şekilde  İbn  Kesîr’de173[173]   senedinin  sahih olmadığını beyan eder. Bu    rivâyet,    peygamberlerin    masum    olduklarına     inanmayan    Ehlî    Kitab’ın naklettiği İsrailiyattan olduğu anlaşılmaktadır. Tenbîh: İbn Ebî Hâtim’in tefsirine bu gibi bâtıl rivâyetleri alması, onun kitabının başında zikrettiği;  « kendisinin seneden ve metnen en sahih haberleri tahriç etmeye dikkat ettiğine » dair sözü, genel manada değildir.

 

83. Nasılsanız öyle idare edilirsiniz. 174[174]

( آما تكونوا يولى عليكم )

Bu hadis zayıftır.

el-Hâfız  b.  Hacer  şöyle  der:  «  Rivâyetin  isnadında  el-Mubârek  b.  Fadâle  adlı râviye kadar ki diğer râviler bilinmemektedir. »175[175]

Ayrıca   hadisin   manası   da   mutlak   olarak   doğru   değildir.   Târîh’in   bizlere aktardığına göre; sâlih olmayan bir idareci ardından sâlih bir idâreci başa geçmiştir, halk ise aynı halktır değişmemiştir.

 

84. Kimin çocuğu olurda, sağ kulağına ezan okur, sol kulağına da kamet getirirse; sıbyanların anasının (şeytanın) ona zararı olmaz.176[176]

( من ولد له مولود، فأذن في أذنه اليمنى، وأقام في أذنه اليسرى ؛لم تضره أم الصبيان )

Bu hadis uydurmadır.

Râvilerinden  olan,  Yahyâ  b.  el-Alâ  er-Râzî  ve  Mervân  b.  Süleyman,  hadis uydurmuşlardır.

Bu hadisin uydurma olduğu, zikirler ve virdler hakkında kitab yazan bir kısım ilim ehlinin  gözünden  kaçmıştır.  İmam  en-Nevevî  (r.h.)  rivâyetin  zayıflığına  işaret  dahi etmeden kitabında bu hadisi zikreder. Kitabı şerheden İbn Allân177[177]  hadis hakkında susarak  senedi  hakkında  hiç  bir  şey  söylemez!  en-Nevevî’den  sonra  gelen  İbn Teymiyye hadisi el-Kelimu’t-Tayyib’te, öğrencisi olan İbn Kayyım da ona tabî olarak el-Vâbil  es-Sayyib’te  hadisi  zikrederler.  Ancak  her ikisi de rivâyeti yâni zikrolunduğuna  göre  kelimesi  ile  başlattıklarından,  bu  sözle  hadisin  zayıf  olduğuna işaret  etmişlerdir. Gerçi bu, o ikisinden hadisin zayıflığına  sukût  etme  mesuliyyetini kaldırsa bile, hadisi kitablarında zikretme mesuliyyetini kaldırmaz. Çünkü onların bu sözlerinde  hadisin  uydurma  olduğuna  değil,  yalnız  zayıf  olduğuna  işaret  vardır. Yoksa  öyle  olmasaydı  hadisi  kitablarına almazlardı.  Bunu,  her  ikisinin  kitablarına muttali olan herkes anlar. Bu konudaki yanlış anlaşılma gayet açıktır. Çünkü onlardan sonra gelen birisi, o ikisinin bu hükmüne aldanarak; « her ikiside büyük imamlardır, bunda bir beis yoktur, zayıf hadis ile fadâilu’l-a’mâl’da amel edilir » diyebilir. Veya bu hadis, zannınca zayıf olduğundan  başka  bir  zayıf  hadis  için  bunu  şahid  olarak  sayıp  hadisi  böylece kuvvetlendirir.  Bu  esnada  her  iki  rivâyetin  zayıflığının  şiddetli  olmaması  şartını  da unutarak bunu yapabilir.

Bu zikrettiğimiz yanlışa düşen kişiyi örnek verebiliriz; et-Tirmizî zayıf bir senedle Ebî Râfi’den, onun şöyle dediğini rivâyet eder:

( رأیت رسول الله صلى الله عليه وسلم أَذَّنَ في أُذْنِ الحسن بن علي حين ولدته فاطمة بالصلاة )

( Resûlullâh (s.a.s.)’i gördüm Fâtıma,  el-Hasen  b. Ali’yi  doğurunca, kulağına ezan okudu.) et-Tirmizî şöyle der: « Hadis sahihtir, amel bu hadis üzeredir! » Sünen-i şerheden el-Mubârekfurî hadisin senedinin zayıf olduğunu açıkladıktan sonra şöyle der: « Hadis zayıf olmasına rağmen nasıl olurda amel bu hadis üzeredir? Derim  ki  :  Evet,  bu  hadis  zayıftır,  ancak  el-Hasen  b.  Ali  hadisini,  Ebû  Ya’lâ  ve  İbn Sünni’nin rivâyet ettikleri diğer bir hadis destekleyip kuvvetlendirmektedir. »! Düşün,  nasıl  da  zayıf  bir  hadisi  uydurma  bir  hadis  ile  kuvvetlendiriyor.  Tabi  ki bunun sebebi,   hadisin uydurma olduğunu bilmeyişinden ve zikrettiğimiz ilim ehlinin bu hükmüne aldanışından dolayıdır. Konuyla ilgili başka bir hadis ise:( أن النبي صلى الله عليه وسلم أَذَّنَ في أُذْنِ الحسن بن علي یوم ولد، وأقام في أذنه اليسرى )

( Peygamber (s.a.s.) el-Hasen b. Ali doğduğu gün kulağına ezan okur, sol kulağına da kâmet getirir.)178[178] Bu hadisin, et-Tirmizî de gelen zayıf hadis için şahid olması imkansızdır. Çünkü bu rivâyetin senedinde, biri yalancı ve biri de metrûk (terkedilmiş) olmak üzere iki râvi vardır.

Ancak tuhaf olan el-Beyhakî ve İbn Kayyım gibi iki büyük alimin hadis hakkında zayıf hükmüyle yetinmeleridir!

 

85. Ümmetimin bozulduğu bir zamanda, sünnetime kim yapışırsa, ona yüz şehid ecri vardır.179[179]

( من تمسك بسنتي عند فساد أمتي؛ فله أجر مائة شهيد )

Hadis çok zayıftır.

Râvilerinden olan el-Hasen b. Kuteybe hakkında ez-Zehebî « helâk olmuştur » der. ed-Dârekutnî de « hadisi terk edilmiştir » der. Bu râvinin şeyhi olan Abdu’l-Hâlık b. el-Münzir bilinmemektedir. Hadis başka bir lafızlada rivâyet olunmuştur.

 

86. Ümmetimin bozulduğu bir zamanda, sünnetime yapışanın, bir şehid ecri vardır.180[180]

( المتمسك بسنتي عند فساد أمتي له أجر شهيد )

Hadis zayıftır.

Bu hadislere ihtiyaç bırakmayıp sahih olarak gelen rivâyetin lafzı şöyledir:

( إن من ورائكم أیام الصبر، للمتمسك فيهن یومئذ بما أنتم عليه أجر خمسين منكم، قالوا: یا نبي الله أو منهم؟ قال: ب ل

منكم ) ( Sizden sonra sabredilecek günler vardır, o günlerde sizin üzerinde olduğunuz şeye  tutunana,  sizin  ellinizin  ecri  (verilir).  Sahâbeler:  «Ey  Allâh’ın  Nebîsi, onlardan (ellisininmi)?» derler. O da: «Hayır sizden (ellisinin)» der.)181[181]

87. (Peygamber (s.a.s.) aydınlıkta gördüğü gibi karanlıkta da görürdü)182[182]

( آان يرى في الظلمة آما يرى في الضوء )

Hadis uydurmadır.

Ravilerinden  olan  Abdullâh  b.  el-Mugire  hakkında  el-Ukaylî;  «  aslı  olmayan rivayetlerde  bulunur  »  der.  ez-Zehebî  bu  rivâyetle  birlikte  onun diğer  hadislerini  de getirerek; « bunlar uydurmadır » der. Buna rağmen es-Suyûtî hadisi el-Câmi’s-Sagîr de zikreder. Bir  de  İbn  el-Mugire’nin  Şeyhi olan  el-Muallâ  b.  Hilâl  hakkında  muhaddislerin yalancı olduğuna dair ittifakları vardır. Bunu el-Hâfız, et-Takrib de böyle ifade eder.

 

88. Allâh Resûlu (s.a.s.) ölmeden önce okudu ve yazdı.183[183]

( ما مات رسول الله صلى الله عليه وسلم حتى قرأ وآتب )

Hadis uydurmadır. es-Suyûtî, rivâyeti Zeylu’l-Mevdûat adlı kitabına almıştır.

 

89. Kişi diğeri için kalkar; ancak Benî Hâşim bundan hariçtir. Çünkü onlar hiç kimse için kalkmazlar.184[184]

( يقوم الرجل للرجل؛ إلا بني هاشم؛ فإنهم لا يقومون لأحد )

Hadis uydurmadır.

Ravilerinden olan Cafer b. ez-Zübeyr hakkında Şu’be şöyle der: « Allâh Resûlu (s.a.s.)’in üzerine dörtyüz hadis uydurmuştur. » Bu   hadisin   uydurulmuş  olduğuna   bir   başka   delil   de   hadisin;   sahabenin Peygamber   (s.a.s.)’le   olan   adetine   ters   düşmesidir.   O   (s.a.s.)   Benî   Hâşim’in seyyididir. Buna  rağmen  onun  bundan  hoşlanmadığını  bildiklerinden,  sahabe  onun için ayağa kakmazdı. En hayırlı yol Muhammed (s.a.s.)’in yoludur. Bu rivâyet aynı zamanda aşağıdaki zayıf  hadise de muhaliftir:

 

90. Birbirinizi tazim eder şekilde acemlerin birbirlerine kalktığı gibi sizde kalkmayın.185[185]

( لا تقوموا آما تقوم الأعاجم؛ يُعظِّم بعضهم بعضا)

Bu hadis zayıftır.

Hadisin isnadında iddirab, zaaf ve cehâlet olmak üzere üç illeti vardır.

Ama  hadis  mâna  yönüyle  sahihtir.  Bu  konuda  gelen  daha  açık  ve  sahih  bir hadiste, Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle der:

( ما آان شخص في الدنيا أحب إليهم رؤیة من رسول الله صلى الله عليه وسلم، وآانوا لا یقومون له لم ا

یعلمون من آراهيته لذلك )

(  Onlar  için  dünyada  Allâh  Resûlu  (s.a.s.)’den  başka,  görülmesi  daha sevimli  bir  kişi  yoktu.  Buna  rağmen  hoşlanmadığını  bildiklerinden  onun  için ayağı kalkmazlardı. )186[186]

Eğer Nebî (s.a.s.) kendisi için kalkmayı hoş görmüyor ise, öyleyse bu kalkma işi

şeytanın  kışkırtmalarından  kaynaklanan  bir  masiyettir.  Dolayısıyla  kendisi  hakkında fitneye  düşmesinden  korkulan  bir  kişi  için,  bunu  kerih  görmesi  daha  evlâdır.  Buna rağmen bir çok Meşayih ve diğer insanlar bu kalkmayı uygun görmüşlerdir. Sanki bu, dinde meşrû imiş gibi konu hakkında kitab ta yazmışlardır. Hayır, onların dediği gibi değildir. Hatta bazısı bu kalkmayı

قوموا إلى سيدآم  ( Efendinize kalkın ) hadisi  ile  istidlâl  ederek  mustehâb  görür.  Onlar  mekrûh  olan;  ihtiram  ve  saygıdan dolayı kalkma ile, ihtiyaçtan dolayı kalkma; meselâ: karşılanması, bineğinden inmesi için  yardım  edilmesi  gibi,  ikisi  arasındaki  farkı  gözden  kaçırmışlardır.  Bu  hadisten murad  olan  da  budur.  Buna  Ahmed’in  rivâyeti  delâlet  eder: (  Efendinize kalkın ve onu (bineğinden) indirin ) Bu hadisin senedi hasendir. el-Hâfız el-Feth adlı eserinde hadisin senedinin kuvvetli olduğunu söyler. Bu konuda eş-Şeyh el-Kâdi  İzzu’d-Din  Abdurrahim  b.  Muhammed  el-Kâhiri  el- Hanefî’nin Tezkiretu’l-Enâm fi’n-Nehy Ani’l-Kıyâm adlı risalesi de vardır.

91. O kertenkele oğlu kertenkele, lanetli oğlu lanetlidir. Yâni, Mervân b. el-Hakem.187[187]

( هو الوزغ ابن الوزغ، الملعون ابن الملعون ؛ يعني: مروان بن الحكم )

Bu hadis uydurmadır.

el-Hâkim hadisin isnadının sahih olduğunu söyler! Bunu, ez-Zehebî reddederek şöyle  der:  «  Hayır  Allâh’a  yemin  olsun  ki,  (râvilerinden  olan)  Minâ’yı,  Ebû  Hâtim tekzib etmiştir ».

 

92. Kim zamanının imamını bilmeden ölürse, câhiliyye ölümüyle ölür.

( من مات ولم يعرف إمام زمانه؛ مات ميتة جاهلية )

Hadisin bu lafızla aslı yoktur.

Şeyhu’l-İslâm  İbn  Teymiyye  şöyle  der:  «  Allâh’a  yemin  olsun  ki,  Allâh  Resûlu (s.a.s.) bunu böyle söylememiştir. Bilinen, Müslim’in rivâyet ettiği hadistir: İbn Umer Allâh Resûlu (s.a.s.)’in  şöyle söylediğini bildirir:

( من خلع یدا من طاعة؛ لقي الله یوم القيامة ولا حجة له، ومن مات وليس في عنقه بيعة؛ مات ميتة جاهلية )

( Her kim taat’tan elini çekerse, kıyâmet günü Allâh ile delilsiz karşılaşır. Kim de boynunda biat olmadan ölürse câhiliyye ölümüyle ölür.) » Bu konuda Şeyh el-Elbânî şöyle der: « Bu hadisi bazı şii kitablarında gördüğüm gibi  Kadiyâniler’in  kitablarında  da  gördüm.  Bu  hadisi  deccalları  olan  Mirza  Gulam Ahmed’e iman etmenin gereğine dair delil getirirler. Bu hadis sahih olsa bile, bunda onların  bu  zanlarına  en  ufak  bir  işâret  dahi  yoktur.  Bu  hadisin delalet  ettiği  mana; müslümanların imam ittihaz ettikleri kimseye biat etmelerinin gereğidir. Müslim de ki hadiste beyan edildiği gibi, hak olan da budur. » Yukarıdaki hadisi, şia alimlerinden olan el-Kuleynî el-Usûl mine’l- Kâfî188[188]  adlı kitabına almıştır. Ancak râvileri hakkında kitablarında bir bilgi olmadığı gibi, bizlerin kitablarında da o râviler hakkında bir malumat yoktur. Buna  rağmen  el-Humeyni  Keşfu’l-Esrar  adlı  kitabında  şöyle  der:  « (yukarıdaki hadise işaret ederek) Şia ve Ehli Sünnet indinde bilinen bir hadis vardır ... »!

 

93. Ey Ali ! Sen dünya ve Ahirette benim kardeşimsin.189[189]

( يا علي ! أنت أخي في الدنيا والآخرة )

Nebî (s.a.s.) Medineye geldiğinde Sahabelerini birbirleriyle kardeş kılar, Ali (r.a.) gözlerinden yaş akarak gelir; « Ey Allâh’ın Resûlu Ashabını birbirine kardeş yaptın, ama beni başkasıyla kardeş yapmadın » deyince, Resûl (s.a.s.) yukarıdaki sözü söyler.

Hadis uydurmadır.

Ravilerinden olan Cemi b. Umeyr hakkında İbn Hibbân « Rafizidir hadis uydurur» der. İbn Numeyr ise, onun insanların en yalancısı olduğunu söyler. Dolayısıyla Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye şöyle der: « Nebî (s.a.s.)’in Ali ile olan kardeşlik hadisi yalan rivâyetlerdendir. » Buna ez- Zehebî Muhtasar Minhâc es-Sunne190[190]  adlı eserinde katılır.

 

94. Allâh Teâla gece yolculuğuna çıkartıldığımda Ali hakkında bana üç şey vahyetti; Onun müminlerin efendisi olduğu, takva sahiblerinin imamı olduğu ve abdesten dolayı beyaz alâmet taşıyanların da komutanı olduğunu.191[191]

( إن الله تعالى أوحى إلي في علي ثلاثة أشياء ليلة أسري بي؛ أنه سيد المؤمنين، وإمام المتقين، وقائد

الغر المحجلين )

Bu hadis uydurmadır.

Ravilerinden olan Mucaşi b. Amr ve İsâ b. Sevâde en-Nahaî, her ikisi de yalancıdır.

Şeyhu’l-İslâm şöyle der: « Bu hadis, hadis (ilmi) hakkında çok az bilgisi olan bir kişiye göre bile uydurmadır. Masum olan Resûl’a bunun nisbeti helal değildir. Bizler, Müslümanların efendisi, takva sahiblerinin imamı  ve abdestten dolayı  beyaz alâmet taşıyanların komutanı olarak ancak Peygamberimiz (s.a.s.)’i bilmekteyiz. Lafız mutlak olarak gelmiştir, hadiste « benden sonra » dememiştir.» ez-Zehebî Muhtasaru’l-Minhac192[192]  eserinde bu söze katılır.

 

95. Mushafa bakmak ibâdettir, çocuğun ana ve babasına bakması ibâdettir ve Ali b. Ebî Talib’e bakmak ta ibâdettir.193[193]

( النظر في المصحف عبادة، ونظر الولد إلى الوالدين عبادة، والنظر إلى علي بن أبي طالب عبادة )

Bu hadis  uydurmadır.

Râvilerinden olan Muhammed b. Zekeriyya el-Gulâbî hadis uydurmakla bilinmektedir.

 

96. Ali iyilerin imamı, günahkarlara karşı savaşcı, ona yardım edene yardım olunur, onu terkeden de mağlub olur.194[194]

( علي إمام البررة وقاتل الفجرة منصور من نصره مخذول من خذله )

Bu hadis  uydurmadır.

Hakim  hadisin  isnadının  sahih  olduğunu  söyler!  ez-Zehebî’de  şu  sözüyle  onu eleştirir:  «  Hayır  Allâh’a  yemin  olsun  ki  uydurmadır.  Ahmed  b. Abdullâh  el-Harrânî yalancıdır, bu kadar geniş ilmine rağmen ne kadar da cahilsin.» İbn  Adiy  de  Ahmed‘in  hadis  uydurduğunu  söyler.  el-Hatib  de, bu  râvinin  en münker rivâyeti budur der.

 

97. Kim benim mescidimde hiç kaçırmadan kırk namaz kılarsa, ona ateşten beraat ve azabtan kurtuluş yazılır. Nifaktan da uzak olur.195[195]

( من صلى في مسجدي أربعين صلاة لا يفوته صلاة؛ آتبت له براءة من النار، ونجاة من العذاب،

وبرىء من النفاق )

Bu hadis münkerdir.

Râvilerinden olan Nubeyt b. Umer ancak bu hadiste bilinir. İbn Hibbân kendine  has  olan  mechulleri  tevsîk kaidesine göre bu  râviyi es-Sikât196[196]  adlı  kitabında  zikreder.  Bu da  zaten el-Heysemî’nin  el-Mecma’uz- Zevâid197[197]  da  dayanağıdır. Hadisin akabinde şöyle demiştir:  « Ahmed ve et- Taberânî  el-Evsat  ta  rivâyet  etmiştir  râvileri  (sikât)  güvenilirdir.»!  Benzer  hataya  el- Münzirî de et-Tergîb’te  düşmüştür.

Bu hadisi zayıf kılan bir başka etkende; birbirini takviye eden iki değişik yol ve lafızla gelmesidir. Bu sahih hadisin lafzı şöyledir:

( من صلى لله أربعين یوما في جماعة؛ یدرك التكبيرة الأولى؛ آتبت له براءتان: براءة من النار، وبراءة من

النفاق )

( Kim cemaatla ilk tekbire yetişerek Allâh için kırk gün namaz kılarsa, onun için iki kurtuluş yazılır; ateşten kurtuluş ve nifak’tan         kurtuluş )198[198] Hadis bu lafızla yukarıdaki hadisle aynı değildir. Bu daha kuvvetlidir. Dolayısıyla yukarıdaki hadisin zayıflığı ve münkerliği kesinleşmiş olur.

 

98. Ümmetimin hayırlıları âlimleridir, âlimlerin hayırlıları rahmetli olanlardır. Gerçekten Allâh cahilin bir günahını affetmeden önce âlimin kırk günahını affeder. Rahmetli olan âlim kıyâmet günü gelir, kutub yıldızının aydınlattığı gibi onun nuru aydınlatmış olarak doğu ile batı arasında gidip gelir.199[199]

( خيار أمتي علماؤها، وخيار علمائها رحماؤها، ألا وإن الله يغفر للعالم أربعين ذنبا قبل أن يغفر

للجاهل ذنبا واحدا، ألا وإن العالم الرحيم يجيء يوم القيامة وإن نوره قد أضاء يمشي فيه بين المشرق

والمغرب؛ آما يضيء الكوآب الدري )

Bu rivâyet batıldır.

Râvilerinden  olan  Muhammed  b.  İshâk  es-Sülemî  hakkında  ez-Zehebî  şöyle der: « Bu kişide cehâlet vardır ve bâtıl bir haberle gelmiştir.»

Ez-Zehebî,  el-Askalânî  ve  es-Suyûtî  gibi  üç  hafız  bu  hadisin  batıllığı  üzerine ittifak  etmişlerdir.  Buna  rağmen  es-Suyutî  kendisi  ile  çelişerek rivâyeti  el-Camiu’s- Sagir’adlı eserine almıştır!

 

99.  Kur’an taşıyıçısı (hafızı) İslâm bayrağının taşıyıcısıdır, kim ona ikramda bulunursa, Allâh’a ikrâm etmiştir. Kim de onu aşağılarsa Allâh ona lanet etsin.200[200]

( حامل القرآن حامل راية الإسلام ، من أآرمه ؛ فقد أآرم الله ، ومن أهانه ؛ فعليه لعنة الله )

Bu hadis uydurmadır.

Râvilerinden olan Muhammed b. Yunus el-Kudeymî hakkında es-Suyûtî201[201]« itham olunmuştur  »  der.  Buna  rağmen  rivâyeti  el-Camiu’s-Sagir’e alır!  el-Münâvî eserin şerhinde es-Suyûtî’yi tenkid ederek « el-Kudeymî hadis uydurur » der.

 

100. Dünyanın etrafını fethetmek sizlere nasib  kılınacak ve Kazvin denilen belde siz’e fethedilecektir. Kim o beldede kırk gün veya kırk gece ribât eder (yâni düşmana karşı  bekler ) ise o kimse için cennet’te üstünde yeşil bir zeberced taşı bulunan altından yapılmış bir sütün üzerine kurulu ve kırmızı yakut taşlarından yapılan bir kubbe vardır. O kubbenin altından yapılmış yetmiş bin kapı kanadı bulunur. Her kapı kanadının başında Hurul-İyn denilen bir zevce vardır.202[202]

( ستفتح عليكم الآفاق ، وستفتح عليكم مدينة يقال لها : (قزوين) من رابط فيها أربعين يوما أو أربعين

ليلة ؛ آان له في الجنة عمود من ذهب ، عليه زبرجدة خضراء ، عليها قبة من ياقوتة حمراء ، لها

سبعون ألف مصراع من ذهب ، على آل مصراع زوجة من الحور العين )

Bu hadis uydurmadır.

Rivâyeti    el-Mevdûât    adlı    kitabın    da    zikreden    İbnu’l-Cevzî     şöyle    der:    « Uydurmadır; (râvilerinden olan) Davûd b. Muhber hadis uydurur, ithâm olunan odur. (Diğer bir râvi olan) er-Rabî de zayıftır. Yezîd ise, terkedilmiştir.»203[203] ez-Zehebî  bu  konuda  şöyle  der:  «  İbn  Mâce Sünen’ine  bu  uydurma  hadisi koyarak itibârını zedelemiştir. »

 

101. Kul, ailesine sefere çıkacağı esnada yanlarında kılacağı iki rek’attan daha hayırlı bir şey bırakmamıştır.204[204]

( ما خلف عبد على أهله أفضل من رآعتين يرآعهما عندهم حين يريد سفرا )

Hadis zayıftır.

Râvilerinden olan el-Mut’im el-Mikdâm,  İbn Hacer’in de ifade ettiği gibi, kendisinin herhangi bir sahabeden hadis işittiği sabit olmamış ve mürsel rivâyetlerde bulunmuştur,  Mucahid  ve  el-Hasen  el-Basrî  gibi  rivâyetlerinin  geneli  tabiindendir. Senedi ya mu’dal205[205]  ya da mürseldir206[206]. en-Nevevî, hadisi delil olarak getirerek sefere çıkacak olanın iki rek’at kılmasını mustahab  görür.  Ancak  bu  düşünülmesi  gereken  bir  meseledir.  Çünkü  bir  amelin müstehab  kılınması  şer’i  hüküm  olup,  zayıf  hadis  ile  istidlâli caiz değildir.  Zayıf hadis, mercûh olan zan ifâde eder. Hiç bir şer’i hüküm onunla sabit olmaz. Böyle bir namaz  şekli  Nebî  (s.a.s.)’den  gelmediği  gibi,  asıl  ondan  gelen;  sefer  dönüşünde kılınan namazdır ki, sünnet olan da  budur. en-Nevevî  (r.a)  daha  da  garib  davranarak  şöyle der:

لإيلاف قريش  suresini okuması müstahabtır, İmam Ebu’l-Hasen el-Kazvînî bunun her türlü kötülükten emân olduğunu söylemiştir. »! Bu yanlız iddia olup, delilsiz olarak dinde hüküm koymaktır. Her türlü kötülükten emin  olduğu  bilgisi  ona  nasıl  ulaşmıştır?!  İşte  Kur’an  ve  Sünnette  varid  olmayan böyle  görüşler Allâh’ın  dinini  koruma  sözü  olmasa,  dinin  tebdil  ve  tagyirine  sebeb olmaktadır. Allâh,  Huzeyfe  b.  Yemâni’den  razı  olsun  ,  o  şöyle  der  :  « Allâh  Resûlu (s.a.s.)’in ashabının ibâdet etmediği ibâdetle sizde ibâdet etmeyin.» İbn  Mes’ud  (r.a.)’da  şöyle  der:  «  Tâbi  olunuz,  bid’at  ihdâs  etmeyiniz.  Tüm ihtiyaçlarınız karşılandı. Üzerinize düşen eski hâle yapışmanızdır. »

102. Helâl ile harâm birleştiğinde ; harâm gâlib gelir.

( ما اجتمع الحلال والحرام ؛ إلا غلب الحرام )

Bu hadisin aslı yoktur.

Bunu bu şekilde ifade eden el-Irâkî’ye207[207]  el-Munâvî’de208[208]  katılır. Bu  hadis,  kişinin  zinadan  olan  kızıyla  nikahının  haramlılığı  hususunda  delil olarak  getirilmiştir.  Bu  Hanefilerin  görüşüdür.  Tahkik  yönüyle  râcih olan  bu  görüş olmasına rağmen, böyle batıl bir hadisle istidlâl câiz değildir. Dolayısıyla bu görüşe muhalif olanlar da başka bir hadisle karşılık vermişlerdir, o da:

 

103. Harâm (olan şey), (başka bir şeyi) haram kılmaz, asıl harâm kılan helâl evlenme ile olandır209[209]

( لا يُحَرِّمُ الحرامُ، إنما يُحَرِّمُ ما آانَ بنكاحٍ حلالٍ )

Bu hadis batıldır. Rivâyetin baş kısmı şöyledir: (Resûl  (s.a.s.)’e  haramda  bir  kadının  peşinde  giden  (zinâ  eden  )  adam, kadının kızıyla evlenebilir mi veya haramda kızın peşinden giden ( zinâ eden ), annesiyle evlenebilir mi? Diye sorulunca, yukarıdaki sözü söyler... ) Râvilerinden  olan  Osman  b. Abdurrahman  yalancıdır.  İbn  Hibbân  onun  sikât (güvenilir) râvilerden uydurma rivâyetlerde bulunduğunu söyler. İbn Maîn de yalancı olduğunu ifade eder. Ondan rivâyette bulunan  el-Mugîre b. İsmâil de mechûldur. Bu hadisi de Şafiler ve diğerleri, kişinin zinadan olan kızıyla evlenmesinin caiz olduğuna dair delil getirirler. Rivâyet sahih   olmadığına göre bu, delil değildir. Selef bu  meselede  ihtilafta  olup,  her  iki  tarafında  elinde  konuyla  ilgili  bir  nas yoktur. Araştırma  ve  inceleme  bunun  haramlılığını  karar kılmaktadır.  Bu  da  Ahmed  ve diğerlerinin mezhebi olup, Şeyhu’l-İslâm’ın tercihidir210[210].

 

Devamı>>

 

Facebook beğen
 
 
23.09.2007 Tarihinden BeriToplam 105549 ziyaretçiKişi zİyaret Etti
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol